Psikanalitik Kurama Göre Ahlak Gelişimi

Sigmund Freud ahlak gelişimini, kişilik gelişimi gibi duygusal-güdüsel bir süreç olarak ele almıştır. İnsanın doğuştan sahip olduğu tüm güdülerin toplamı olan id, sürekli olarak isteklerine doyum arar. Ego, id’in hangi isteklerinin karşılanacağına ilişkin kararı verir. Süperego ise, çocuğa anne babası tarafından aktarılan ve ödül ceza uygulamalarıyla pekiştirilen, geleneksel ve toplumsal değerlerin içsel temsilcisidir. Süperego, çocukluk devresinde, çocuğun büyükleri ile olan etkileşimi sonucu gelişir ve fallik dönemde güçlenir. Özellikle üç-beş yaşlar arasında görülen fallik dönem, ahlak gelişimi açısından önemlidir.

Bu dönemde, çocuk, karşı cinsten olan ebeveynine karşı aşırı düşkünlük gösterir ve aynı cinsten olan ebeveyni kendine rakip olarak görür. Bu durumda yaşanan ilişkilere Freud “Oidipus(Ödipus) kompleksi” ve “Elektra karmaşası” olarak adlandırır. Bu süreçteki suçluluk duygusu, vicdan gelişiminin temelini oluşturur. Freud’un kuramına dayanan araştırmalarda, çocukların “kötü” kavramını iki yaş ve daha öncesinde anladıkları, tam olarak ise altı yaşında kazandıkları ortaya çıkmıştır. Ayrıca çocukların “kötü” kavramını “iyi” kavramından daha önce kazandıkları vurgulanır.

Ahlak gelişimi psikanalitik kurama göre açıklayan diğer kuramcı Erik Erikson(Erik Eriksın) ise, ahlak gelişiminin yetişkinliğin ilk dönemlerine kadar sürdüğünü belirtmektedir. Erikson, kişilik kuramına paralel olarak ahlak gelişimini ele almıştır. Erikson’a göre, süperego gelişimi, dört-altı yaşları arasındaki “girişimciliğe karşı suçluluk” döneminde oluşmaktadır. Bu dönemde çocuk, davranışlarını ve düşüncelerini anne-babayı memnun edecek şekilde gösterir. Çocuk zaman içinde “kimlik kazanmaya karşı rol karmaşası” döneminde farklı grupların düşüncelerini benimseyerek, yetişkin olarak “yakınlığa karşın yalnızlık” döneminde ise, toplumun gerçeklerine uyum sağlayarak kendine ahlaki bir bakış açısı oluşturur.

Kaynak: Megep