Boşanmanın çok çeşitli ve karmaşık nedenleri vardır. Boşanma ile sonuçlanan evliliklere bakıldığında , evliliklerin stresli zamanlarda daha fazla boşanmaya doğru yol aldığı söylenebilir. Maddi zorluklar, eşlerden birinin iş kaybı,aile içi uzun süren hastalıklar gibi ilk çocuğun doğumu da bazı evlilikler için o ilişkiyi güçlendirecek, daha tatminkar olmasını sağlayacak bir fırsat olabileceği gibi, aynı zamanda da evliliğin daha da zayıflayıp, daha az tatminkar olmasına da neden olabilir.
Genel olarak boşanma nedenlerine baktığımızda çiftler arasında iletişimin olmaması ilk neden olarak sıralanır. Burada önemli olan eşlerin birbirlerine duygularını, zorluklarını, neler düşündüklerini paylaşabilmeleridir. İletişim dendiğinde gündelik olaylar, başkaları hakkında konuşmak, olayları tartışmak da anlaşılabilir ve bunların yapılabilmesi de evlilik için önemlidir fakat duyguların ve kişinin kendi ile ilgili sorunlarının konuşulmayıp, hasıraltı edilen evliliklerde iletişimin varlığından bahsedemeyiz.
Boşanma nedenlerine bakıldığında görülen bir çarpıcı nokta da çiftler farkında olmasa bile boşanmaya götüren olay veya özelliğin boşanmadan çok daha önce de orada bulunmasıdır. Burada evlilikle beraber sorunların düzeleceği, çocuk olduktan sonra kişilerin değişeceği gibi, yanlış inanışlar sonunda gerçekçi olmayan beklentiler yaratır. Bu beklentiler de evlilikte çok umut bağlanan, ilk çocuğun aileye katılması ile karşılanmaz ve bu da bir ya da her iki tarafın hayalkırıklığı yaşamasına neden olur.
Evlilikte ilk çocuğun doğması iki kişi olmayı-yani biz olmayı- başaramamış çiftler için çok zordur. Çünkü çocuğun doğması ile aile üç kişi olmayı öğrenmek zorundadır. Başarılı bir şekilde “biz” olabilmiş çiftler için bile ikili yaşamdan üçlü yaşama geçiş zorluklar gösterir. Belki de evlilik hayatının en fırtınalı ve zorlu sınavıdır bu. Bu konuda yapılan bir araştırmada yeni evli çiftlerin yüzde 67 sinin ilk bebekten sonra boşanma noktasına geldikleri saptanmıştır. Yine aynı araştırmada geriye kalan yüzde 33 lük bir kesimle , boşanmaya giden yüzde 67 lik kesimin evlilikleri karşılaştırıldığında, boşanma ile sonuçlanmayan evliliklerde çiftlerin birbirlerinin hayatı ile ilgilendikleri, birbirlerinin ne düşündüklerini önemsedikleri ve karşılıklı olarak ne düşündüklerini merak ettiklerini gözlenmiş. Yani çiftin bebekten önce birbirini tanıması-burada tanımak derken eşim neyi sever, neyi, sevmez, hayattaki en önemli amacı nedir, neden korkar, ne onu heyecanlandırır?- ve bununla yetinmeyip gündelik olarak bu bilgileri tazelemek evliliği yürütmek için çok önemlidir. Tabii bunları bebek doğduktan sonraya bırakmamak, evliliğin başında bu alışkanlığı geliştirmek daha uygun bir yoldur.
Çocuğun gelmesiyle birlikte bir çiftin çözmeleri gereken problemler de artış gösterir. Çocuksuz bir evlilik sürerken, bireylerin aralarında çıkan basit, gündelik sorunları- iş stresi, paranın nasıl harcanacağı, nasıl tassarruf edileceği, anne-babalarla ilişkiler, cinsellik sıklığı, ev işlerinin paylaşımı vb. – çözmek için ortak problem çözme mekanizmaları geliştirmiş olmaları da, bebekten sonra artarak büyüyecek gündelik sorunlarla çiftin daha kolay başetmesini sağlar.
Hepsinden de önemlisi çiftin çocuk sahibi olmadan, veya olduklarında hayata aynı anlamı yüklemeleri işleri çok kolaylaştırır.
İlk çocuk sonrası evlilik ilişkileri zedelenmiş çiftlerde genellikle annenin çocuğa dönmüş olduğunu, babanın kendini anne-çocuk ilişkisi içinde aileden dışlandığını hissetmesi ile sıkça karşılaşırız. Bu süreçte terapiye başvuran çiftlerin birbirlerine dönmeleri, karşılıklı olarak birbirlerinin ihtiyaçlarını daha iyi farketmeleri, iletişim kurma şekilleri, ortak problem çözme becerileri için çalışılır. Terapi süreci önce “biz” olmayı, ve çocukla birlikte aile olmada yaşanan zorlukları ve engelleri hasar görmeden atlatmayı amaçlar. Bu devreyi atlatan çiftlerin evliliklerinin daha ileriki safhalarında daha az problem yaşadıklarını, sorunlar olsa bile ortak mekanizmalarının onların bu problemi aşmada yardımcı olduğunu ve duygusal açıdan çok daha birbirlerine dönük ve tatminkar evlilikler içinde yaşayabildiklerini söyleyebiliriz.
Kaynak:http://www.evlilikterapisi.com.tr/ilk-cocuk-sonrasi-bosanma.html